24 Nisan 2013 Çarşamba

Anadolu Kavağı - Yedigül Restaurant



23 Nisan tatilini pazartesiyle birleştirmeyip İstanbul'da kaldığımızdan güzel havayı doğada değerlendirmek istedik.

Uzun ve kısa boğaz turları uzundur aklımdaydı. Hem vapur yolculuğunun güzelliği hem Anadolu Kavağı'nın güzel havası ve doğası güneşli günü değerlendirmek için çekici geldi.

Turların birden fazla zamanı var ancak en uygun olanının Eminönü'nden 10:35'te kalkan, saat 17:00'de de Kavak'tan dönen program olduğunu belirtmeliyim.

Biz vapura 10:50'de Beşiktaş'tan binerek yolculuğa başladık. Simitti, sağa sola bakalım derken 12:10 gibi Anadolu Kavağı'na yanaştık.



Yanaşır yanaşmaz hanutçular etrafınızı çeviriyorlar ama biz önceki araştırmalarımızıdan Yedigül'de yiyeceğimizi tespit etmiştik.

Hiç merkezde takılmadan Yoros Kalesi'ne doğru tırmanışa geçtik.

Yaklaşık 15-20 dakikalık bir yokuştan sonra kafelerin arasından geçerek kaleye ulaşıyorsunuz.



Yukarıda çok güzel bir manzara var ama kalenin içine ve dolayısıyla avlusuna giriş demir kapıyla kapatıldığı için asıl manzaranın olduğu yere geçiş yapamıyorsunuz. Bir müddet orada takıldıktan sonra geri dönüş yoluna koyuluyoruz.






Bu arada kafelerin manzarası güzel olsa da yokuşun sağında tek başına olan mekan daha güzel gözüküyordu yukarıda takılmak isteyenlere duyurulur.



Aşağıda Yedigül'ün deniz kıyısı masalarından birine oturup siparişlerimizi verdik.

Girizgah olarak bir ufak rakı, deniz börülcesi, beyaz peynir, midye dolma, köz patlıcan

Gelişmede kalamar ızgara, sigara böreği (balık restoranında da olsa gene de söylüyorum şu naneyi)

Sonuçta 2 lüfer

Finalde fırında helva.

Deniz börülcesi sarımsak ve zeytinyağı ile soslandırılmasına rağmen sarımsak sonradan eklendiğinden henüz çekmemişti. Börülce tazeydi ama sosu çekmediğinden beklediğimizin bir kademe altındaydı. Beyaz peyniri kaliteli, köz patlıcanı lezzetliydi. Midye dolmalar İstanbul işi hazırlanmıştı, oldukça irilerdi. Tatmin edici diyebilirim.





Bizde Yunanların aksine kalamar ızgara, "ızgarada" yapılmıyor maalesef. Güveçte tereyağı ve bu örnekte sanki biraz soya sosuyla tatlandırılığ kekik ve kırmızı biberle pişiriliyor. Yunanistan'daki tadı arasak da İstanbul'daki emsallerine göre oldukça lezzetliydi.




Balıkta mezgit fileto olduğundan pas geçtik. Tekir, sarıkanat (ki onda da yasak var aslında), barbun ve lüfer arasında düşünürken garsonumuzun lüferlerin taze olduğunun üzerinde durmasıyla tabii ki lüfere yöneldik.

Hakikaten iyi pişirilmişti ve tazeydi, büyük beğeniyle yedik.



En son fırında helvamızda, helva biraz türü icabı karamelize olmuştu. Burada hafifletmek için aslında kaymaklı dondurmayla vb. servis yapmak lazım bu tatlıyı, oldukça hafifletir. Yine de kötü değildi.



Yedigül'de ürünlerin taze olmasına özen gösteriliyor, 3 katlı mekan bazen hınca hınç dolu olabiliyor. Garsonlar çok kibar, sabırlı ve yardımcı, dolayısıyla kalabalıkta bazı aksayan siparişleri mazur görebiliyorsunuz.



1 ufak rakı
deniz börülcesi
beyaz peynir
midye dolma
patlıcan köz
kalamar ızgara
sigara böreği
2 adet lüfer
fırında helva


sofrasından 190 tl gibi boğaza sıfır emsallerine göre oldukça makul bir hesapla kalktığımızı da belirtmek lazım.



Yemekten kalkıp vapurla dönüşümüzü yaptıktan sonra güneşin ve doğanın etkisiyle uyku bastırabilir, dikkat etmek lazım (:

Kavak'a giderseniz Yedigül'ü öneriririm. Önemli bir problem yaşamadan keyifle yemek yiyebilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder