Sabah gözümüzü açar açmaz kurulmuş saat gibi hep birlikte "Metanet" diye sayıklanarak kapının önüne üşüşüyoruz. Otelde kahvaltı var aslında ama burun kıvırır vaziyetteyiz.
Atomcu Celal
Yürüyüş sırasında Karagöz Caddesi'nden geçerken sağda methini çok duyduğumuz Atomcu Celal Usta'ya gözümüz takılınca Sevan'ın da kışkırtmasıyla dalıveriyoruz içeri.
Sevan ve ben atom taraftarıyız. Ama atom gerçekten atommuş burada: süt, muz, fındık, ceviz, bal, çilek, armut, elma, havuç karışımından oluşan bu arkadaşı çakıyosunuz; yanında bir de tabakta dilimlenmiş çilek, armut, kivi, bal ve üzerine hafif dökülen hindistan cevizi şeklindeki karmaya toplamda 3,5 tl ödüyorsunuz. Acaip bir şey, acaip hizmet, acaip fiyat.
----
Metanet'e bir 10 dakika sonra vardığımızda GS maçı sebebiyle tıka basa dolu olduğunu farkediyoruz Aile salonu dolu olduğundan alt salona alıyorlar herkesi. Dayılar rahatsız ama yapacak bir şey yok (:
Sevan bu sefer duble söylüyor beyranı... Yanımızda Antepli yaşlı bir amca ve eşi var.
"Biz de evde yapıyoruz ama böyle olmuyor; o yüzden buraya geliyoruz çok güzel" diyor Antep'in yabancısı olduğumuzu öğrenince.
Arkasından Tahmis yapıp bakırcılar çarşısı ve etrafında alışverişlere başlıyoruz. Annem için özel bakır sahan satın alıyorum. Tuğçe ile abim de eve salça, cevizli sucuk, Antep fıstığı gibi alışverişlere giriyorlar. Bu arada Tahmis Kahvesi'ne sırtınızı verdiğinizde hemen solda bir han, pasaj gibi bir yer var. Oradaki dükkandan istediğiniz şeyi alabilirsiniz oldukça iyiler.
Bir önceki akşam İmam Çağdaş'tan hazırlatılan siparişleri de alıp otele bırakmak için yola çıkıyoruz. Ancak Tuğçe'ye ek siparişler var; Zeki İnal'a uğranıp alınması gerekecek. Abim GS montunu giyerek maç hazırlığına başlıyor. Biz de beraber Zeki İnal'a doğru yola çıkıyoruz. 3-4 dakika sonra Gaziantep atkılı gençler gelip bizi uyarıyorlar: "Abi ileride kavga var çıkar istersen." önce durumu çok ciddiye almıyoruz ama yanımızda bir araba durup: "abi ne olur gitmeyin ileride it kopuk var" diyince önce Tuğcan Otel'e sığınıyoruz; ardından abimle ben üstünü değiştirmesi için otele geri gidiyoruz.
Gaziantep'te normalde böyle olaylar çıkmıyor fazla. Zaten Antep atkılı gençler ve insanların tutumundan da belli ama Ultraslan ve Gaziantep'in taraftar grubu birbirine girince ortalık karışmış.
Zeki İnal şöbiyeti; almaz mısınız?
Tedbil'i kıyafet sonrası Zeki İnal'lanıp Halil Usta'nın kapalı olmasının getirdiği üzüntüyle ortaklıktan ayrılan kardeşinin şehir merkezindeki mekanı Küşlemeci Mehmet Usta'ya kırıyoruz dümeni
Bu esnada Bayazhan'ın karşısında birbirine girmiş iki tarafın bıraktığı çöp ve kırık döküğe de şahit oluyoruz.
Küşlemeci Mehmet Usta
Bunu Mehmet Başkan'ın sitesinden aldım
Kaşık salatası neredeyse Halil kadar iyi; küşlemede geride. Kebaplarda yakınlık söz konusu. Bize şef özel olarak "beyaz et" dediği; etin özel bir kısmını da getiriyor. Her damağa göre değil ama bana oldukça lezzeti geldi. Halil Baba kapalıysa ya da şehir merkezinden ayrılmak istemiyorsanız çok iyi bir alternatif. İstanbul'da bulabileceklerinizden kat be kat ileride bir lezzet var bu arada şansızlığı Halil Usta ile kıyaslanması...
Rica edip Zeki İnal'dan aldığımız şöbiyet ve baklavaları sonradan almak üzere oraya bırakıyoruz. İstikamet çok övülen Koçak Baklava... Denemesini yapıp arkadan taksiyle Erçelebi'de kömürde künefe ile altın vuruş yapma niyetindeyiz.
Koçak Baklava
Koçak Baklava'dan alıntı baklava.
Güzel mi? Evet. İstanbul'dakileri döver mi? Uzak ara.
Ancak Zeki İnal'dan aldığımız tadı burada alamadık. Hatta İmam'ın özel karesi bile kimimize daha iyi geldi. Gazianteplilerin gözdesi Koçak ama bizim olamadı bir türlü. Zekici kaldık; Zekici gidiyoruz.
Havuç diliminden kare baklavaya, yaprak şöbiyetten dolamaya kadar geniş bir skalada tadım yaptığımızı belirtelim.
Sonraki adres ünlü Erçelebi...
Erçelebi Kadayıf ve Künefe
Burası çok sıkıntılı bir yer. Çünkü kocaman bir kömür ocağının üzerine boy boy ve çeşit çeşit künefe ve kadayıf dizmişler.
Porsiyon konusunda önceden dersimizi aldığımızdan dört kişi olmamızda rağmen "iki kişilik" diyoruz. Aslında çok tokuz ama gözümüz doymuş değil... Yanında içecek sadece shot bardağı kıvamında bir bardakla süt... (:
O kadar nefis bir künefe ki o tokluğa rağmen yarısını gömüyoruz. Pişmanlığımız "buraya aç gelelim yahu" cümleleriyle ayyuka çıkıyor.
Mide dolu halde maça doğru yol almak adına Küşlemeci Mehmet Usta'ya doğru gidiyoruz.
----
Emanetleri aldıktan sonra Sevan'ı salıp GS ekibi olarak stada yollanıyoruz. Yine atkı ve bereyi göz önüne almayın diye uyarıyor polis.
Maç sıkıcı bir şekilde 0-0 sona eriyor. Tuğçe GS kafilesiyle döneceğinden onunla maç sonu vedalaşıyoruz. Sevan'la Tahmis Kahvesi'nde buluşup mideleri gece Nazım'a hazırlama derdindeyiz.
Zaten zırt pırt girip çıktığımız Tahmis Kahvesi ekibinde tanınmış ve benimsenmiş vaziyetteyiz.
Akşam Gaziantep merkezde alkol alarak kebap yiyebileceğiniz bir yer olmaması çok kötü. Hatta kebap yenecek mekanlar da çok azalıyor akşam saatlerinde. Sahan, merkezde alkolle kebap yenecek Bayazhan ile birlikte az sayıda mekandan biri. Aklınızda bulunsun.
Mideyi kıvama getirdikten sonra Güllüoğlu Oteli'nin önünde şişleri yığmış Nazım Baba'ya yazılıyoruz.
Cartlak, uykuluk, kaburga, şiş ne varsa götürüyoruz bu sefer. Hatta abim tırnak pidesini tabak gibi kullanıyor. Fazla yiyebilmek adına üstüne et çektiriyor Nazım Baba'ya. (Son saydığımda 9 tane götürmüştü toplam) Özellikle kuzu şişi ve kaburgasına bitiliyor. Sevan'ın özel isteği dürümü kendisinin değil Nazım Baba'nın hazırlaması. O limonu sıkıp baharatlandırıp salatayı ayarlayınca daha da güzel oluyor diyor. Haksız da sayılmaz doğrusu...
Sabah 5'e kadar takılan Nazım Baba'nın müşteri portföyü en dipten en yukarı çeşitlilik gösteriyor. Özellikle gece geç gidiyorsanız yanınızda hanım arkadaşlarınız tedirgin olabilir. Ama sıkıntılı bir durum yok merak etmeyin; herkes etinin peşinde (:
Ertesi sabah 7'de uçağımız var. 5'te kalkıp Metanet'e gitsek mi fikri hemen ardından plana dönüşüyor (: Kafayı vurup yatıyoruz.
Not: Kimi fotolara katkı sağlayan Sevan'a da teşekkürler.
1. güne dönmek için tıklayınız
3. gün için tıklayınız